Veysel Baba ile Konuşan Tilki Harşiye

Konuşan Tilki Harşiye:

O, iyi kalpli olandır.

O, sevgi dolu olandır.

O, gönüllerimize girendir.

O, hayallerimize girendir.

O, yardımsever olandır.

O, iyiliksever olandır.

O, merhametli olandır.

O, şefkatli olandır.

O, vicdanlı olandır.

O, ölümsüz olandır.

O, Kutsal Sandığı koruyandı.

O, Kutsal Emanetlere sahip çıkandı.

O, Kutsal Emanetleri koruyup, gözetendi.

O, karanlık gecelere eş olandı.

O, karanlık gecelerde ışık saçandı.

O, karanlık gecelerde yol gözterendi.

O, en iyi sır saklayandı.

O, en gizemli olandı.

O, en bilgili olandı.

O, en akıllı olandı.

O, en cesur olandı.

O, en yaşkı olandı.

O, bizim kalbimize seslenendi.

O, bize hayal kurdurandı.

O, büün o unutulmuş değerleri yeniden bize hatırlatandı.

O, bütün o güzellikleri yeniden bize gösterendi.

O, ertelenmiş olan o güzelim hayallerimizin asıl adıydı.

O, bizi iyiliğe davet edendi.

O, bizi güzelliğe davet edendi.

O, bizi sevgiye davet edendi.

O, bizi paylaşmaya davet edendi.

O, bizi yardımlaşmaya davet edendi.

O, bizi duygu birliğine davet edendi.

O, bizi kader birliğine davet edendi.

O, bize yaşamı öğretendi.

O, bize maneviyatı öğretendi.

O, bize hayvan sevgisini hatırlatandı.

O, bize bir başka dünyanın kapısını aralayandı.

O, en doğurgan olandı.

O, bizim Veysel Baba’nın hayatını kurtarandı.

O, bizim Veysel Baba’yı yeniden hayata döndürendi.

O, bizim Veysel Baba’ya yeniden umut aşılayandı.

O, bizim Veysel Baba’ya bu hikayeleri yazdırandı.

O, neredeyse iki yüz yıldan bu yanadır o kutsal Sandığı korumakla görevlidir.

O, neredeyse iki yüz yıldan bu yanadır o kutsal Sy. John’s Hoxton kilisesinin duvar dibinde yaşamakta ve orayı kendisi için kutsal bir sığınak yeri olarak görmektedir.

O, neredeyse iki yüz yıldan bu yanadır o sırlarla ve gizemlerle örülü olan Shoreditch Park’ı kendisi için bir yaşam alanı olarak görmektedir.

O, neredeyse iki yüz yıla varan o yaşıyla birçok şeyi görüpte yaşamıştır.

Ve ona, söz konusu bu kutdal vazifesinden dolayı ölümsüzlük nişanesi verilmiştir.

Ve ona, söz konusu bu kutsal vazifesinden dolayı insanlarla konuşabilme yetisi veya becerisi verilmiştir.

Ve ona, çok uzun yıllar önce doğmuş olduğu o köyün ismi olan Harşiye adı verilmiştir.

Ve o, bizim o yaşam yorgunu Veysel Baba’nın kaleme almış olduğu bu hikayelerde de adı geçen o konuşan tilki Sessiz Ayağın ta kendisidir.

Ve o, artık nerdeyse ikiyüz yıla varan yaşıyla hem çok yorulmuştur ve hemde adına ölüm denilen o şeyi çok özlemiştir. Ve artık yolun sonuna geldiğini düşünen Sessiz Ayak; o amacına ulaşmak için ve adına ölüm denilen o ayrılık şerbetini, o sonsuzluk iksirini tatmak için sanki bir neden aramaktadır.

Ve işte bizim adına Shoreditch Park Stories dediğimiz bu anlamlı çalışma ve bu mesaj yüklü çalışmada bahsi geçen o konuşan tilki Harşiye’nin yani diğer bir adıyla Sessiz Ayağın böylesine bir takım sırları ve gizemleri vardır. Ve bakalım bu mesaj yüklü hikayelerimizde veya çalışmalarımızda; bizim o yaşam yorgunu Veysel Baba ile o konuşan tilkimiz Harşiye arasında sevgiye dayalı nasıl bir dostluk oluşacaktır ve onları nasıl bir son beklemektedir?

Gündüzleri insanlarla dolup taşan ve her bir yanından adeta hayat fışkıran o güzelim Shoreditch Park; geceleri ise bir başka kimliğe bürünerek aslında ne kadar vefalı olduğunu ve ne kadar misafirperver olduğunu bir güzel gösterir.

Gündüzleri her renkten, her ırktan ve her inançtan insanla dolup taşan ve o güzelim çocukların  büyük bir neşe içinde öylece koşup oynadıkları, salıncağa bindikleri ve bazen de uçurtma uçurdukları o sır dolu Shoreditch Park; akşam olupta o gece elbisesini yavaş yavaş giymeye başladığı o andan itibarende bu sefer o güzelim tilkilerin avlarnma yerine, gezip dolaşma yerine, kur yapma yerine, eş bulma yerine ve hatta hakimiyet alanı elde etme yerine dönüşmekteydi.

Çok uzun yıllardan bu yana birçok değişime uğrayan, birçok sırrı içinde barındıran ve birçok olaya tanık olan o gizem dolu Shoreditch Park; bu sefer bütün gübünü kullanarak bir insanla, bir tilkiyi bir araya getirebilmenin ve onlar arasında sevgiye dayalı, saygıya dayalı ve karşılıklı güvene dayalı bir dostluğu oluşturabilmenin bir takım hesapları içine girmişti. Bir yanda o yaşam yorgunu Veysel baba, bir diğer yanda ise o konuşan tilki Sessiz Ayak. Ve işte o soğuk kış gecesinde, o parkın tamda kalbinde ölüm uykusuna yatmaya karar veren o yaşam yorgunu adamı yeniden hayata geri döndürmek isteyen o sır dolu Shoreditch Park; o anda bütün becerisini göstererek o konuşan tilkiyi devreye sokmuştu. Ve bu sayede de yeniden hayata geri dönen Veyse Baba; hem o tilkiyle tanışmak için, hem ona teşekkür etmek için, hem ona bir takım armağanlar sunabilmek için ve hemde onunla sevgiye dayalı bir dostluk kurabilmek için bir gece yarısı o Shoreditch Park’ın yolunu tutmuştu. Ve orada o meçhul tilkiye hitaben bir konuşma yaparak onunla tanışmak istemişti.

Saatlerce orada, o parkın orta yerinde öylece yakaran ve öylece gözyaşı döken Veysel Baba’nın o tükenmiş halini gören Sessiz Ayak; hemen harekete geçerek St. John’s Hoxton kilisesinin duvar dibindeki o yuvasına geri dönmüş ve oradaki o frekans taşı sayesinde lors Parapanu’yla görüşerek ondan izin istemişti. Lord Parapanu’da bir takım kuralları çiğnememesi koşuluyla ona izin vermişti. Ve o iyi kalpli lordundan böylesi bir izni alan Sessiz Ayak’ta hemen Shoreditch Park’a geri dönmüştü.

Artık o konuşan tilki Sessiz Ayak için çok daha önceden konulan o yasakların bazıları o iyi kalpli lordu tarafından kaldırılmıştı. Ve artık böyle bir insanlar konuşabilecekti ve bir insanla sevgiye dayalı bir dostluk kurabilecekti. Ve çok uzun yıllar öncesinden kendisine verilmiş olan o konuşma becerisini artık bir insanla paylaşabilecekti. Ve artık ortaya çıkması gerekiyordu ve o yıkılmış adama bir şekilde de olsa kendisini göstermesi gerekiyordu. Bu düşünceler içinde en güzel haliyle ve en gösterişli haliyle oradaki çalılıkların arasında çıkarak; hala orada, o bankın üzerinde öylece perişan bir halde oturan o adama doğru yürümeye başladı. Ve o sırada herşeyden ümidini kesmiş olan Veysel Baba bir ara oradaki çalılıkların arasından çok güzel tüylere sahip kızıl renkte bir tilkinin kendisine doğru gelmekte olduğunu farkedince çok heyecanlandı ve büyük bir sevinç içinde ona:

“Siz, daha birkaç gün önce burada benim hayatımı kurtaran o meçhul tilkimisiniz?”

“Evet, o meçhul tilki benim.”

“İyi ama, siz konuşuyorsunuz.”

“Evet, ben konuşan bir tilkiyim ve lordumuz Parapanu’nun bana vermiş olduğu o izin sayesinde bu gece buradayım.”

“Yabi benimle arkadaşlık yapmanıza izin verildiğini mi söylemek istiyorsunuz?”

“Evet, belirli kuralları çiğnemediğim takdirde sizinle arkadaş olmama izin verildi.”

“Bu çok güzel bir haber. Beni ne kadar mutlu ettiğinizi bir bilseniz.”

“Biliyorum, çünkü sizin bütün konuşmalarınızı dinledim ve o derin yalnızlık içinde ne kadar acı çektiğinizin de farkındayım. Ve işte ben, konuşan bir tilki olarak bu gece buradayım. Ve artık o kahredici yalnızlıklarınızın bu gece sona erdiğini söyleyebilirim.”

“Yani yalnız olduğum zamanlarda ve sohbet edecek bir dost aradığımda sizi yanımda bilebilecekmiyim?”

“Elbette, her gece aynı saatte ben bu parkın ya içindeyim, ya da civarında bir yerlerdeyim. Buraya gelip Harşiye diye seslendiğinizde ben hemen gelirim. İstersen bu ilk görüşmemizde birbirimizi tanıyalım. Benim adım Harşiye’dir ve bütün tilki dostalarımda beni Harşiye diye çağırırlar. Çok uzun yıllar önce canım kadar sevdiğim annem, bana doğduğum o köyün ismi olan Harşiye adını vermiş. Peki senin adın ne? Yani sana nasıl hitab etmemi istersin?”

“Benim adım da Veysel. Fakat yakın çevremdeki insanlar bana Veysel baba diye seslenirler. Bir zamanlar çok iyiliksever biriydim, çok yardımsever biriydim ve bu özelliğimden dolayıda dostlarım veya arkadaşlarıom yavaş yavaş bana Veysel Baba diye hitab etmeye başladılar. İstersen sen de bana Veysel Baba diya hitap edebilirsin.”

Ve o soğuk kış gecesinde, o sırlarla ve gizemlerle örülü o Shoreditch Park’ın tamda orta yerinde; o yalnızlıkların adamı Veysel Baba ile o iyi kalpli Harşiye arasında sevgiye, saygıya ve karşılıklı güvene dayalı o dostluğun ilk temelleride böylece atılmış oldu. Ve bu durumu gören o güzelim Shoreditch Park’ta; böylesine anlamlı bir tanışmaya vesile olduğu için çok sevindi.

O gece mutlulukların en güzeli, sevinçlerin en anlamlısı o parkta yaşandı. Ve bütün bir şehir o anda en derin uykusunda iken, o parkta adeta masalımsı bir takım sahneler yaşanmaktaydı. İki farklı dünyaya ait o varlıklar arasındaki o sohbet öylesine derinleştiki ve öylesine doyumsuz bir hal aldıki; zamanın nasıl geçtiğini ve nasıl sabah olduğunu onlar bile anlayamadılar. Artık ayrılık vakti gelip çatmıştı ve bir sonraki görüşme için bir tarih belirledikten sonra; Veysel Baba yanında getirmiş olduğu o yiyecekleri en güzel bir şekilde o yeni dostu Harşiye’ye sunduktan sonra evine döndü.

Artık haftada bir kez Cumartesi geceleri o sevgili dostu Harşiye’yle buluşabilecekti ve onunla karşılıklı sevgiye dayalı bir arkadaşlığı ömür boyu sürdürebilecekti. Bu çok mutluluk verisi birşeydi ve her ne pahasına olursa olsun bu dostluğu, bu arkadaşlığı devam ettirmeliydi. Çünkü yeniden o eski günlerine geri dönmek istemiyordu. Ve o yalnızlık dolu günlerinin içinde bir takım yeni bunalımlar da yaşamak istemiyordu. Ve belkide onun bu durumunu bilen bir takım gizemli güçlerde hemen devreye girmişler ve onu yeniden hayata bağlamak için o konuşan tilkiyi onun karşısına çıkarmışlardı.

Veyse Baba böylesine anlamlı ve böylesine mesaj yüklü bir fırsatı geri tepmemeyi düşünerek; bir sonraki buluşmanın planlarını daha o ilk günden yapmaya başladı. Örneğin o tilki dostuna bütün dünya çocuklarınında hemen sevebileceği bir isim vermeyi düşünüyordu. Ve bu konuda amerikan yerlilerini örnek alarak ve onların o doğaya olan saygılarını örnek alaral bir isim belirleyebilirdi. Mesela o sevgili dostunun o karanlıklada ne kadar da sessiz bir şekilde yürüyüpte hareket ettiğini anlatmak için ona Sessiz Ayak diyebilirdi. Ve gerçektende Sessiz Ayak ismi o sevgili dostuna çok ama çok yakışacaktı. Ve ilerili yıllarda bütün bunları bir hikaye biçiminde kaleme almaya niyetlendiğinde; orada o sırlarla ve gizemlerle örülü o Shoreditch Park’ın içinde yaşayan bir tilkiden, bir Sessiz Ayak’tan bahsetmesi ne kadarda güzel olurdu. Tıpkı Uçan Kuş gibi, tıpkı Beyaz At gibi, tıpkı Deloria gibi, tıpkı Cheyenne gibi, tıpkı Dakota gibi, tıpkı Mınowa gibi, tıpkı Sabetha gibi, Satinka gibi, Tiponya gibi ve Winona gibi, Yoluta gibi, Zuzela gibi.

Ve bir sonraki görüşmesinde o sevgili dostuna bir takım sorularda sormak istiyordu. Ve ona, bizzat kendi eliyle hazırlamış olduğu o yiyeceklerden, o yemeklerden de götürmek istiyordu. Çünkü o bir şehir tilkisiydi ve onun o yemek menüsü de öyle çeşitli, öyle renkli ve öyle kalabalık değildi. Bütün bunları düşünen adam bir yandan o isimler üzerinde çalışmaya başladı, bir yandan ona soracağı o soruları hazırlamaya çalıştı ve diğer bir yandan da ona sunacağı o yemek menüsü üzerinde kafa yormaya çalıştı. Örneğin ilk hafta iyi kızarmış bir tavuk, sonraki hafta fırında pişmiş bir hindi ve devamındaki haftalarda da sırasıyla; ördek, kaz, tavşan, balık, at eti, geyik eti, domuz eti, koyun ei, sığır eti gibi çok değişik menüleri bizzat kendi elinden o yeni dostuna bir güzel servis edebilirdi. Çünkü o çok iyi kalpli bir tilkiydi, bir dosttu, bir arkadaştı. Çünkü ona bir can borcu vardı ve o, tüm sevgileri, tüm güzellikleri en iyi bir şekilde haketmekteydi..